
Kıbrıs’ta yaptığımız ilk iş telefonlarımızı açıp sevdiklerimize haber vermek oldu ama ne yazık ki istediğimizi gerçekleştiremedik. Her ne kadar sadece Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Cüzdanı ile Kıbrıs’a giriş yapmış olsak da GSM operatörlerine göre Kıbrıs yabancı bir ülke olarak görülmekteymiş ve her ikimizin hattı da yurt dışında görüşmeye kapalıymış bu sebeple sevdiklerimize o an için Kıbrıs’a indiğimizi haber veremedik. Neyse ki daha sonra organizatör arkadaşların telefonları ve Microsoft Live Messenger yardımımıza koştu.
Kıbrıs’ta dikkatimi çeken ilk şey trafiğin soldan akıyor olması oldu, alışması oldukça zor bir durum eğer arabayı ben kullanıyor olsaydım büyük ihtimalle ya kaza yapardık ya da yüklü miktarda bir ceza öderdik öğrendiğim kadarıyla cezalar oldukça yüksekmiş ve yakalanınca da affetmiyorlarmış. Kıbrısta bizi organizasyonu gerçekleştiren Aykut ve Baturhan Bey’ler karşıladı ikisi de oldukça hoşsohbet insanlar gerçekten, hatta onlarla sohbet ederken öğrendiğimize göre Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nin tam olarak 4001 öğrencisi varmış oldukça ilginç bi rakam gerçekten aslında 4001. kişi ile tanışmak güzel olurdu.

Kıbrıs’a gece gitmiştik ve bir gece üniversitenin kendi otelinde kalıp bir gün sonra seminerlerimizi verecektik, bir gece kalınacağı için çok fazla eşya götürme ihtiyacı hissetmedik ve Kıbrıs’ın sıcak olacağını düşünerek de çok kalın şeyler götürmedik ama ne yazık ki her şey istediğimiz gibi olmuyor. Kıbrıs güneye yakın olmasına rağmen bizim gittiğimizde oldukça soğuktu, ilginç bir nokta ama binaların içinin dışarıdan daha soğuk olduğunu söyleyebilirim. Aykut ve Baturhan’la biraz sohbet ettikten sonra saatler ilerlediği için odalarımıza çekildik. Ben hemen bilgisayarın başına geçtim ve Messenger aracılığı ile sevdiklerimle konuşmaya dalmışken şarzımın azaldığını farkettim ama ne yazık ki prizler Türkiye standartlarına göre değil İngiltere standartlarına göreydi ve ortalıkta converterda yoktu bu sebeple bilgisayarımı şarj edemedim ve mecburen yattım. Bir gün sonra öğrendim ki converter falan kullanmaya gerek yokmuş Türk usulü yöntemlerle o prizlere bizim fişlerimiz oldukça güzel bir şekilde takılabilmekteymiş!
Bir gün sonra seminerlerin yapılacak olduğu salona geçtik, oldukça güzel ve büyük bir salonları var salonun dolu olması da bizleri mutlu etti. İlk olarak Burak Hoca Yazılımda Kariyer konulu sunumunu yaptı ve öğrencilere gelecekte nelere dikkat etmeleri konusunda tecrübelerini aktardı ardından ben çıktım ve ilk olarak Visual Studio 2008 üzerinde ASP.NET uygulamaları hakkında bilgi verdim salondaki pek çok kişi ASP.NET’i ilk defa benden dinliyorlardı ve ASP.NET 2.0’ın sağladığı kolaylıkları görünce yüzlerindeki ifadeler görülmeye değerdi. Sunumunu sonuna Microsoft’un akademik dünayaya sunmuş olduğu programlardan bahsettim ve oldukça ilgi çektiğini gördüm özellikle Ms Yaz Okulu 2008 konusu inanılmaz ilgilerini çekti ve bu konuda çok fazla soru aldım. İlk sunumların ardından bir öğle yemeği arası verildi ardından daha teknik içerikli olan ikinci sunumlara geçildi Burak hoca burada yeni teknolojilerden olan WCF’i ele aldı ben de ASP.NET 3.5’i ele aldım. Bu bölümde ya akşam olması nedeni ile ya da ASP.NET Futures paketinin oluşturduğu şok etkisi nedeni ile hiç soru almadım bu olaya oldukça şaşırdığımı da belirtmek isterim.


2 yorum:
aman efendim, o sizin efendiliğini.
helsinki'den selamlar.
Hocam ayıp oluyor ama! Biz varken iki semt uzağa bile zor gidiyorduk seminer için, askere gelince bakıyorumda kıbrıs antalya oh ne ala :)
İzleniyorsun ona göre fazla ballandırmadan anlat seminerleri-workshopları. Şaka bir yana Burakcım emeğine bilgine paylaşımına sağlık...
Yorum Gönder